Bir Avuç
Hakkımızda

Bir Avuç İnsani Yardım Derneği, 2021 yılında kurulmuş olup, gönüllülük ve hizmet anlayışıyla, özellikle çocuklar başta olmak üzere dünya üzerindeki mazlum, yetim, öksüz ve afet, savaş, kıtlık gibi durumlarda ihtiyaç sahiplerine maddi ve manevi yardımlar sağlamayı amaçlar. Bağışçılar ve gönüllülerle bağımsız bir şekilde hareket etmektedir.

Derneğimizin yurt içi ve yurt dışı yardım faaliyetleri resmi yetkili kurumlar tarafından düzenli olarak denetlenmektedir. Bağışçılarımız, istemeleri halinde yardım faaliyetlerimizde yer alabilirler. Yapılan tüm projelerin görselleri, fotoğrafları ve video kayıtları arşivlerimizde saklanmaktadır.

Derneğimiz, Türkiye başta olmak üzere Afrika, Asya ve Ortadoğu'nun kriz ve afet bölgelerinde yardım faaliyetlerini yürütmektedir. Aktif çalışmalarımız Türkiye, Afrika, Arakan ve Afganistan gibi bölgelerde devam etmektedir.

Derneğimiz, din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın yardım faaliyetlerini yürütmekte, önceliği her zaman ihtiyaç sahiplerine ulaşarak doğru yardımı yerinde yapmaktır.

Bir Avuç ekipleri, yurt dışında gerçekleştirilen projelerde bizzat bulunarak, gelen bağışları ihtiyacı olan bölgelere ulaştırır ve projeleri yerinde gerçekleştirir. Açılan su kuyularının ve diğer projelerin görsel fotoğraf ve video kayıtları arşivlerimize iletir.

Bir Avuç Derneği'nin, bir cemaat, grup, parti vs. ile hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Derneğimiz bağışçılarımız ve gönüllülerimiz ile birlik ve beraberlik için bağımsız hareket etmektedir.

Bir Avuç İnsani Yardım Derneği'nin, yardım faaliyetleri yurt içi ve yurt dışında yürütülmektedir. Derneğimizin yurt dışında temsilciliği ve şubesi bulunmamaktadır.

biravucdernegi.org.tr üzerinden online olarak bağışta bulunabilirsiniz. 0501 359 94 35 numarasına WhatsApp üzerinden yazıp bağış yapabilirsiniz.

Derneğimize yurt dışından Western Union ile bağış yapabilirsiniz.

SMS Bağışı için çalışmalarımız devam etmektedir.

biravucdernegi.org.tr üzerinden telefon numarası ve şifreniz ile yapılan geçmiş dönemlere ait bağışlara ulaşabilirsiniz.

Afrika ve Asya’da insanların birçoğu temiz suya ulaşmakta zorluk yaşamaktadır. Kirli sular sebebiyle her yıl binlerce ve belki de yüz binlerce insan hayatını kaybediyor. Derneğimiz, Afrika ve Asya’daki ihtiyaç sahibi köylerde temiz su kuyuları açarak bu ölümlerin önüne geçmeye çalışmaktadır.

Derneğimiz, Afrika’da Madagaskar ülkesinde ve Asya’da Arakan’da kamplarda su kuyusu açma faaliyetleri yürütmektedir.

Su kuyusu çalışmaları başladıktan sonra ortalama açılış süresi 4 – 6 hafta sürmektedir. Ancak bu süre, bölgesel problemlere göre değişiklik gösterebilir.

Açılan su kuyularının takibi ve bakımları Bir Avuç ekiplerince periyodik olarak yapılmaktadır. Ekiplerimiz, kuyularda oluşan hasarlar ve benzeri durumlar için su kuyularını sürekli olarak takip etmektedir.

Güncel su kuyusu maliyetlerini online bağış sayfamızdan öğrenebilirsiniz.

Evet, herkes su kuyularımıza bağışta bulunabilir.

Tam su kuyusu açtıran bağışçılarımız kuyuya istedikleri isimleri yazdırabilir. Hisseli kuyuya bağış yapan bağışçılarımız da 1 hisse 1 isim olarak diledikleri ismi tabelaya yazdırabilirler.

Afrika ve Asya bölgelerinde açılan su kuyularımızın videoları bağışçılarımıza WhatsApp ile iletilmektedir.

Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sıhhati yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması gerekir. Ayrıca, bir senelik borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla, çoğalıcı ve hasılat sağlayıcı kalitede “nisap ölçüsü” mülke sahip olması gerekmektedir. Çoğalıcı olmaktan hedeflenen, mülkün sahibine kazanç, kâr, fayda temin etmesi ya da kendiliğinden artma ve çoğalma özelliğine sahip olmasıdır.

Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik miktarıdır. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mülke sahip olan birey dinen zengin sayılır ve zekât ile mükellef olur. “Nisap” Hz. Peygamber tarafından tanımlanmış olup, 80,18 gr. altın veya eşdeğer para/ticaret mülkü, 40 koyun/keçi, 30 sığır, 5 deve gibi sınırlar içerir.

Havaic-i asliye, temel ihtiyaçlar anlamına gelir ve zekâta tabii olmayan parasal varlıkları ifade eder. Bunlar, insanın hayat ve hürriyetini sürdürmek için zaruri olan nafaka, konut, konut eşyası, giysi, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek vasıtaları ve ilim için edinilen kitaplar gibi eşyalardır.

Sanat ve mesleğin icrası için zorunlu olan araç gereç, makine ve malzemeler aslî ihtiyaçlardan olup zekât verilmez. Ancak, ticaret için üretilen veya ticari amaçla alınıp satılan araç gereç, malzeme ve makinelerin zekâtı verilmelidir.

Zekâtın farz olması için nisap ölçüsü malın üzerinden bir kameri sene geçmesi gerekir. Ancak, mal sahibi dilerse süresi gelmeden evvel de nisap ölçüsüne erişen malının zekâtını verebilir.

Asıl olan şahsın üzerine terettüp eden zekâtı ödemesidir. Bu sebeple, zekât bir kerede ödenebileceği gibi, taksitle de ödenebilir.

Zekât vermenin belirli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belirli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle mükellef olanların, mükellef oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri uygun olur.

Ticaret mallarının zekâtı, malın kıymeti üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi türünden de verilebilir.

Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. Borçtan ve aslî ihtiyaçlardan fazla 80.18 gr. altın kıymetinde ticaret malına sahip olan şahsın, bu malın elde edilmesinin üzerinden bir sene geçmesi hâlinde, kırkta bir %2,5 oranında zekâtını vermesi gerekir. Zekât, ileride elde edilmesi mümkün kârdan değil, mevcut anaparadan ödenmesi gereken mali bir ibadettir.

Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her sene alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden evvel zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş senelere ait zekâtlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma olasılığı olmayan alacakların her sene zekâtının verilmesi gerekmez.

Ödeme güçlüğü çeken borçlu şahıs, kendisine zekât verilebilecek şahıslardan ise, böyle bir kişide alacağı bulunan şahıs, ondaki alacaklarını zekâta mahsup edebilir.

Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü mahsulün, nisap ölçüsüne erişmesi hâlinde (takribî 650 kilogram.) zekâtının verilmesi gerekir. Mahsulün zekâtının verilmesinde toprağın işlenmesi ve su kullanımı esas olarak alınmaktadır. Yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir, kova, dolap gibi emekle sulananlarda ise yirmide bir zekât verilir.

Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allah yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimselerdir.

Zekât ve fitrenin, belirli kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Zekât verilecek kişi, belirli koşulları taşısa dahi ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına, oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına, Müslüman olmayanlara, karı-koca birbirlerine zekât veremez.

Alınan zekât ve fitreleri, Kur'an'da belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve güvenilir dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına verilmesinde dinen bir mahzur yoktur.

Belirli bir kazancı olup, bu kazancıyla minimum temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir mal varlığı da bulunmayan kişilere zekât verilebilir.

Farklı ayarlardaki altınlar, toplam ağırlıkları 80,18 grama eriştiğinde, zekâta tabidir. Farklı ayarlardaki altınların zekâtı, bedelleri üzerinden hesaplanarak, % 2,5 oranında verilir.

Temel ihtiyaçlar için biriktirilen paralar, sözlü ya da yazılı taahhüde girilmişse zekât vermek gerekmez. Ancak böyle bir taahhüde başlanmamış ve paranın nisap ölçüsüne erişip üzerinden bir sene geçmişse, zekâtının verilmesi gerekir.

Akıllı olmayan ve büluğ çağına ermemiş kişiler, kendileri mükellef olmasalar da, zenginlerin malında fakirlerin hakkı olduğu için, veli veya vasilerince bunların mallarından zekât verilmelidir.

Vergi bir vatandaşlık vazifesidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler bakımından zekât ile vergi farklıdır. Bu nedenle, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez ve zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.

Zekât, bizzat elden verilebileceği gibi, vekâlet veya havale yoluyla da verilebilir. Önemli olan zekâtın alacak kişiye ulaşmasıdır.

Kocası ölmüş ise üvey anneye, büluğ çağına ulaşıp evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları hâlinde zekât verilebilir. Zekât veren kişi bunlara bakmakla mükellef değildir.

Fakir olan damada zekât verilebilir. Ancak koca eşine bakmakla mükellef olduğundan, geline zekât vermek uygun değildir.

Zekât mükellefi, kime zekât verdiğini araştırmalıdır. Zekât verilen kişinin sonradan zekât alamayacak durumda olduğu anlaşılırsa, daha önce yapılan zekât geçerlidir; ancak yeni zekât verilmesi gerekmez.

Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla mükellef olduğu kimselerden olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekât verilebilir.

Sadaka, zekâttan daha geniş olarak Allah için gönüllü olarak yapılan her türlü bağış ve infaktır. Özelde zekât, genelde ise sadaka, kişilerin ve toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamada sosyal yardımlaşma aracı olarak kullanılır.

Sadaka-i cariye, faydası sürekli devam eden sadakalar için kullanılır. Vakıf kurma, cami, sebil, çeşme, köprü, medrese yaptırma gibi eylemler sadaka-i cariyeye örneklerdir.

Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap ölçüsü mala sahip olan her Müslüman’a vaciptir. Sadaka-i fıtır ile mükellef olma zenginlik miktarı zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, malın üzerinden bir sene geçmesi koşulu aranmaz.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olur ama Ramazan ayı içinde de verilebilir. Bayramdan önce verilmesi yoksulların bayram ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olur. Zamanında ödenmeyen fitreler, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.

Hadislerde sadaka-i fıtr ölçüsü belirli gıda maddeleri cinsinden tanımlanmıştır. Günümüzde sadaka-i fıtır, bir kişinin bir günlük normal yiyecek ihtiyacını karşılayacak ölçüde, aynî gıda yardımı veya buna eşdeğer nakit olarak verilebilir. Muhtacın faydasına olanı tercih etmek daha uygundur.

Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklılık gösterdiğinden, sadaka-i fıtır mükellefinin kendi bulunduğu yerin şartlarına göre bir kişinin bir günlük normal besin ihtiyacını karşılayacak ölçü üzerinden sadaka-i fıtrını vermesi gerekir.

Sadaka-i fıtır mükellefliği zamanında yerine getirilmeli, geciktirilmemelidir. Ancak zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.

Sadaka-i fıtır, zekât verilebilecek kimselere verilir. Zekât verilmesi caiz olmayan şahıslara sadaka-i fıtır da verilmez.

Kurban, “yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelir ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından emredilen, kendisinin de bizzat yaparak örnek olduğu bir ibadettir.

Kurban kesmek hür, akıl-baliğ, akıllı-ergen, dinen zengin nisap miktarı mala (80,18 gram altın) sahip olan her Müslümana vaciptir.

Güncel yurt dışı Adak, Akika, Şükür, Şifa, Sadaka Kurban bedelleri online bağış sayfamızdan öğrenilebilir. Vacip kurban hisse bedelleri değişiklik gösterebilmektedir.

Kurban fiyatları şehir ve ülkelere göre dünya genelinde farklılık gösterir. Kurban kesimlerini gerçekleştirdiğimiz ülkelerde ortalama fiyat baz alınmaktadır.

Derneğimiz yurt dışı kurban kesimlerini Afrika Çad Ülkesinde gerçekleştirir. Kesilen kurbanların etleri, ekipler tarafından okullar, medreseler ve ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılır.

Kesilen kurbanların videoları, bağışçılara SMS yoluyla iletilmektedir.

Adak, Akika, Şükür, Şifa Sadaka Kurbanlarının kesimleri haftalık olarak düzenli yapılır. Vacip kurbanların kesimleri bayramın ilk günü bayram namazından sonra başlar ve üçüncü günü ikindi vaktine kadar tamamlanır.

Kurban ibadetinde esas olan, kişinin niyet ve iradesidir. Bir Avuç’a kurban kestirmek üzere başvuran hayırsever, niyetini ve iradesini ortaya koymuş olur. Dernek ve vakıflara kurban vekaleti verilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.